Sevgili arkadaşımdan gelen mailden alıntıdır!

Kısa zamanda bu kadar ortak düşüncemiz olduğunu farkettiğim arkadaşıma teşekkür ediyorum... Bana attığı mailin bir kısmını copy-paste yapıyorum... Ne kadar aynıyız di mi? Bu benzerlik beni mutlu etti... Sizinle paylaşmam gerektiğini hissettim... Eyy bloguma bakan 2-3 kişi arkadaşım ne kadar haklı değil mi?

Bencilsin sen! :) ben de bencilim. sonra ne oluyor biliyor musun? bir süreç bu. elde edince çok mutlu olacağını hesap ediyorsun. "o benim, kimse karışamaz! nihaha!" şeklinde. ama en azından bende öyle olmadı. ve sanırım hala daha öyle olmuyor. ve ben sanırım hiçbirkimseyi kendimi sevdiğim kadar sevemem. aslında severim. öldürebilirim sevgiden. ama sonra sıkılırım! biter! ben bitmeyeceğini düşünsem de biter. sadık bir insanım aslında. ama olmadığım durumlar da olabiliyormuş. ve ben düzene gelemiyormuşum. bunlar hep yakın bir zamanda taş çatlasa 6 ay içerisinde kendimde keşfettiğim şeyler.

insan kendini çözemiyor. çözmemeli de. devamlı öğrenmeye açık olmalı. zaten öğrendikçe ve geliştirdikçe kendini, sendeki farklılıkları da daha çabuk görebiliyorsun. kimse kimseyi etiketlememeli. dahası kimse hiçbir şeyi, hiçbir olayı basite indirgememeli. evet birçok şeyin temelinde basitlik var, hani sadelik yatıyor ama ortaya çıkan sonuç ne kadar kompleks yani karışık ise hem onun tabanı bir o kadar sade hem de çıkan sonuç oldukça gerçekçi oluyor. bilmiyorum. aksi takdirde tabanın basitliği sonuca yansıyınca ne oluyor? sonuç da basit kaçıyor. oysa her birimiz insanız ve basitliğin sadelik anlamına gelebileceğini bildiğimiz gibi, sığlık anlamına gelebileceğini de biliyoruz.

cümleden demek istediğim noktalar şunlardı, ben durumlara güvenirim. bazı yargılara güvenirim. iyi bir insan olmak. dürüstlük. güven. açıklık ve sahidenlik. gerisi benim için boştur. eğer bir şeye güvenirsem sonuna kadar sahiplenebilirim. onun benden beklentisi neyse elimden gelebildiğince karşılamak için özveri gösterebilirim. bu daha önce hiç yapmayacağımı sandığım bir şey de pekala olabilir. yargılara varmak en klişesi ve madem ben bunlardan kaçınıyorum evet o zaman bana engel diye dayatılan birçok şeyi de - canım istediği doğrultuda - aşabilirim. her şey bana kalmış. benmerkezcil işte. buna sen bencillik de. evet bencilim ama hümanist olan bir insanın olmadığı kadar da hümanistim de. güvenimi kazanmayı başarabilmişse bitmiştir. ben onun her şeyi olabilirim. ama güven diye bir şey gerçekten nadir. çünkü kimse kendini olduğundan daha kötü yansıtmak istemiyor. yaşadığımız dünyanın akıbetiyle paralel düşünce insanların bu seçimine evet, mantıklı diyebilirim.

bir adamın ya da bir kadının karakterini çözmek ve samimiyetine bağlanmak kadar olağanüstü bir şey olamaz mesela bana göre. samimi olabilmek ve içtenlikle karşındakine kendini açabilmek, tüm zaaf ve kusurlarınla yüzleşerek en nihayetinde basit bir insan parçası olduğun gerçeğini inkar etmeden ve karşındakinin de senden çok da farklı olmayan biri olduğunu fark ederek sohbete başlamak, sigaranı yakıp, çay ve kahve içmek. sohbet etmek kısacası. dürüst olabilmek. samimi, sevimli, sıcaklık hissi... bana bunu kim sağlayacaksa ben onunlayım. isteyen istediğini düşünsün, benim için matt pokora'nın da dediği gibi "they talk shit about me" olayına girip dedikodu yapsın, ne önemi var? ben kendimi biliyorum mu ki sen beni etiketliyorsun? bir de çok hoşuma gidiyor. çemberin içine dahil olmaya çok hevesli bir toplumuz. açıkçası başka toplumlardan bana ne? ben kendiminkinin zaaflarını söyleme özgürlüğüne sahip miyim değil miyim? sahibim. biz böyle insanlarız. kalabalığı seviyoruz. sürü psikolojisi var. uyalım amcaya! aman dışarıda kalmayalım şöyle yapalım. birey olabilmeyi beceremiyoruz. bu toplumsal açıdan hakikaten olumlu olsa da, birebir insan ilişkilerimiz, en azından bana göre, pek de olumlu değil. algı farklı çünkü. daha fazla insan, daha fazla çevre hep. birey olduğunu unutabilmek için ellerinden geleni yapan insanlar... bilmiyorum.

0 yorum: