300 KM

Herkesin geçmişiyle ilgili küçük yaraları vardır. Geçmişteki insanlar, olaylar küçük ama derin izler bırakmıştır. Bir koku duyarsınız, onunla yaşadığınız güzel anılarınız aklınıza gelir, bir şarkı duyarsınız birlikte geçirdiğiniz bir gün, hiç ummadığınız bir anda bütün düşüncelerinizi egale eder. Bu küçük şeyler birikince insanın kendisini kötü hissetmesinden başka hiç bir işe yaramazlar aslında... Çünkü hepsi çöptür, kullanılmıştır, fırlatılmıştır. Sadece yerine yenisini koymadığınızdandır bu kötü hisler.

Çoğu insana çok tuhaf ve cesurca gelebilecek bir şey yaptım. Bastım gittim. 300km. Gittiğime pişman mıyım? Hayır. Ama nedeni gitme amacımı gerçekleştirmem değil. Burası biraz günümüz dizisi "Ezel" gibi olacak sanırım ama bunu söylemek zorundayım. "Siz hiç tek bir gecede bütün geçmişinizden, onların haberi bile olmadan, intikamınızı aldınız mı? Ben aldım." Hiç kafanda öyle kirli şeyler oluşmasın. Çok saf ve masumcaydı.

Olay şöyle gelişti. O gittiğim minicik çift katlı evde şirin evde çalmaya değer hiç bir şey bulamadık. Aklıma telefonumdaki SD card geldi. Çıkarttım Dvd playera taktım. Herşey çok güzeldi. Biralarımız, çerezimiz, güzel karanlık bir ev, yolun karşısındaki evlerin ardında olduğunu bildiğim ve bana huzur veren bir deniz... Her şey mükemmeldi. Ve o anda çok tuhaf bir şey oldu. Beni öptü... İşte o anda hissettiğim şeyi hayatım boyunca hissetmemiştim. Bu aşk değildi... Sevgi vs hiç değildi. Bu intikam almanın verdiği hazdı... İntikam soğuk yenen bir yemektir diye kim demiş bilmiyorum ama benimki sıcaktı...

O an çalan bütün şarkılar tek tek yerli yerine ulaştı... Yanımda aslında SD card değil, yaralarımı taşıyormuşum. Belki, Hyperballad, Man is the baby ve belki şuanda hatırlayamadığım diğerleri... Teşekkür ederim... Duygularımı yoğun yaşadığım günlerde verdiğiniz hisler için değil, intikam alırken verdiğiniz haz için...

0 yorum: