Bilinçaltımda beş çayı?

En son 2009da yazmışım. Şuanda saat 05:14. Gecenin bir yarısında kabus gördum, uyandım ve bir anda "bunu bloga yazman gerek" dedi içimden bir şey bana. Evet, neredeyse 5 sene sonra size kabusumu anlatmak için bir post yapıyorum. Vay be, nerelerden nerelere. Neyse oraları, buraları yakında anlatırım belki. Şimdi sizlere muhteşem bilinçaltımin kapılarını açıyorum. Lütfen mantık aramayın, çünkü bu bir rüya.

Sanırım İremlerin, Karabükteki evleri uyandığım yer, ama tam olarak da değil. Bir apartmanın en alt katı, arkası bahçe ama apartman boşluğu gibi, aydınlık ve güneşli bir yer değil. Bir ses geldi sol taraftan. "Röaaaa" gibi bir şeydi. Dönüp baktım normal olarak. Bir kız ellerini kaldırmış ileriye doğru, ağzı açık, suratı yara bere içinde, kıyafetleri pis ve ağzından salyalar akıyordu.

O kadar korktum ki, ne yapacağımı sapıttım, kız yaklaştıkça onun aslında, daha önceden bana aşk temalı mesajlar atan eski çalıştığım şarkıcının hayranı Mürvet olduğunu farkettim. Eve girdim ama zombie (bundan sonra "zombie" olarak bahsedilecektir) hala peşimdeydi. İnanılmaz korkuyordum. Evin içinde sıkıştım. Son çare olarak zombieye saldırdım. Yumruk ata ata evden attım dışarı. Ama o şuan hatırlamadığım şeyler söyleyerek beni duygusal tarafımdan vurmaya çalışıyordu. Olayın gerçekdışı olmasının bile farkında değildim. Kızı camdan, eve girdiği bahçeye attım. Atarken hala yumruk atıyordum. Biri şaka yapıyor olsaydı bu kadar yumruğa bir açıklama yapardi diye düşünüp daha da korktum üstelik. Neyse ki evden atmıştım ve güvendeydim.

Sonra Ahmet ve İrem beni almaya geldiler sanırım arabayla, çünkü bir sonraki olay arabada oldu. Arabayla 5000 evler yolunda giderken (neden 5000 evler yaa :S ) arabayı polis-asker görünümlü birileri durdurdu. Benim aşağı inmemi istediler. İndim ve beni hemen yan taraftaki binaya soktular.

Binaya girerken Mürvet'i gördüm. Bana bakıyordu. Sanki içinden "boku yedin Mirac" diyordu. Makyajını çıkartmıştı. Yüzüne bakıp "özür dilerim" diyebildim. Beni bir odaya soktular. Sorguya aldılar. Dediler ki "biz greenpeace falan gibi sosyal bir örgütüz ve insanların toplum içerisinde yaşadıkları ekstrem durumlar karşı ne tepki verdikklerini ölçüyoruz, seni de denedik ve sen şiddet göstermeyi ve zarar vermeyi seçtin.". Ben şok oldum. Bana, davamın Yünanistanda Girit adasında Heraklion şehrinde görüleceğini söylediler. Bunlar dava falan diyorlar ben de bi kızı baya yumruk ata ata dövdüm boku yedim ben diye düşünürken şöyle bir cümle kurdum. "Siz türk polisi değilsiniz ve beni türkiyede tutuklama hakkına sahip değilsiniz.". Bu bilginin gerçekle alakası var mı bilmiyorum ama o kadar inanarak söyledim ki karşımdakiler, hassiktir biliyormuş yünanistana götüremeyeceğiz ve tutuklayamayacağız tarzı hareketler yapmaya başladılar. Topluluğun başı olduğunu tahmin ettiğim kadın döndü ve "ama para cezası verebiliriz" dedi. Ben içimden sevinç çığlıkları attım. Hemen sordum "ne kadar ödemem gerekiyor" diye. O sırada arkamdan Mürvet geldi. Kadına "Bige hanim bi bakar mısınız?" dedi. Ben içimden "neee bige mi bu ben bu kadını tanıyorum, tolganın arkadaşı" dedim. Bige bana döndü, "bütün maaşını bu arkadaşa vermeye ne dersin" dedi. Veremem dedim. Ben aile bakıyorum nasıl geçineceğim dedim. (Ne ailesiyse) ne kadar verebileceğimi sordu. Bu sırada elimdeki telefonda zombienin bana saldırı videosunu göstermeye çalışıyordum. Bigeyle özel konuşmak istediğimi söyledim. Herkes dışarı çıktı. Elimdeki telefonla birlikte anlatmaya başladım. "Ben seni tanıyorum, Tolgalar falan bi gece asmalıda takılmıştık hatırladin mı? Sen yerimde olsan ne yapardın bir düşünsene, uyanıyorsun ve bir zombie sana saldırıyor! Ben topluma zararlı ve insanlara durup dururken saldıran birisi değilim. Lütfen bırakın beni gideyim" dedim. Düşündü, gözlerini devirişinden bana hak verdiğini düşündüm. Odadan çıktı, ben de ardından çıktım. Çıkmama izin verdiler mi yoksa kaçtım mı acaba diyerek binanın girişine yöneldim. 

Bir kaç kişi vardı binanın girişinde ve onların arasından kuzenim Cereni gördüm, galiba burası bir üniversite kampüsüydü ve Ceren çok kilo almıştı. Birileriyle konuşuyordu ve beni görmemişti. Yanına gittim elinde Noggerların 10lu paketinden vardı. (Nogger da en sevdiğim dondurmadır bu arada) Bi tane aldım ve yerken yanındaki koltuğa oturdum. Konuştuğu kişiler Melek Teyze ve oğlu, çocukken en yakın arkadaşım olan Çağlardı. Nasıl olduklarını sordum. Melek Teyze iyiyim dedi, Çağlar işte 13 kişinin içinde kendimi göstermek için çırpınıyorum temalı, kötü bir espri yaptı yüzüme bakmadan, galiba hala futbol oynamaya devam ediyordu (futbol takımı 11 kişi biliyorum ama 13 dedi napim?). Ceren bana sömestre tatilinde geldiğimden bahsetti, "gelmedim ki" dedim, "gelmişsin gelmişsiiiin, cansudan duydum" dedi, o noggerın tadına varamadan uyandım. 

0 yorum: